Güneşli bir öğleden sonra, perdelerin arasında süzülen ışık odanın içindeki toz zerreciklerini aydınlatıyordu. Ev sessizdi, yalnızca buzdolabının motorunun çıkardığı hafif bir uğultu vardı. Mutfağın ortasındaki mermer tezgâhta bir fincan kahve duruyor, henüz içilmemişti.
Birden telefonum titredi ve gelen bir mesajın bildirimi ekrana düştü. Gözlerim genişledi, dudaklarım hafifçe kurudu. Parmak uçlarımda hissettiğim karıncalanmayla telefona uzandım ve ekranı açtım.
Birazdan kapında olacağım. Hazır mısın?
Bir nefes alıp düşündüm. Hazır mıydım? Vücudum titriyor, bacaklarımın arasında sıcak bir gerilim hissediyordum. Yavaşça mutfaktan çıkıp banyoya yürüdüm. Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Gömleğimin düğmelerini teker teker çözdüm, kumaş omuzlarımdan kayarak yere düştü.
Süt beyazı tenim üzerinde siyah dantelli sütyen ve külotuyla yansımam bana bakıyordu. Parmaklarımı göğüslerimin arasında dolaştırırken nefesim sıklaştı. Kumaşın altında sertleşen uçları hissediyordum.
Zil çaldı.
Hızlı adımlarla kapıya yöneldim, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Kolu çevirip kapıyı açtığımda karşımda duran figürle göz göze geldim. Karanlık gözleri, güçlü çenesiyle orada dikilmiş, beni süzüyordu.
“İçeri gel,” dedim sesim titreyerek.
Adımlarını takip ettim, arkasından salona geçtik. Ansızın dönüp bana baktı, yaklaştı, bir elini belime doladı. Diğer eliyle çenesimi hafifçe kavradı ve dudağıma bir öpücük kondurdu.
Islak, tutkulu ve aç bırakan bir öpüşmeydi bu. Ağzımı açtım, dilimi onunkinin üzerinde gezdirirken ellerim omuzlarına atıldı. Beni kendine çekti, göğüslerim göğsüne yapıştı.
“Yatağa gidelim mi?” diye fısıldadım.
“Hayır,” dedi sertçe. “Seni burada istiyorum.”
Kanepeye itildim, sırtım yumuşak kumaşa bastırıldı. Önce sütyenimin askıları omuzlarımdan kaydırıldı, sonra ağzıyla göğüs uçlarımı ısırdı. Inledim, dizlerimi açtım. Eli külotuma kaydı, parmak uçlarıyla hafifçe okşadı.
“Çok ıslanmışsın,” diye mırıldandı. “Benim için mi?”
Başımı salladım, konuşamıyordum.
Külotumu çekip attı, sonra dizlerimin arasına çöktü. Ilık nefesi bacaklarımın içinde gezdi, sonra dilini tam ortaya bastırdı.
“Ah! Evet!”
İki elimle saçlarını kavradım, kendimi ona doğru ittim. Yalayışları ustacaydı; bazen yavaş, bazen hızlı, her seferinde beni çıldırtacak şekilde. Dudaklarıyla emdi, ellerim yastıklara gömüldü.
Sonra durdu, pantolonunu çıkardı. Kalın ve sertti, gördüğüm anda içim titredi. Beni kaldırıp yüzümü kanepeye çevirdi, ellerimle dayanmak zorunda kaldım. Arkamdan yaklaştı, bir eliyle saçımdan tuttu.
“Bunu istiyordun, değil mi?”
“Evet! Lütfen!”
Ani bir hareketle içime girdi. Derin ve doluydu, iniltilerim yükseldi. Her itişte öne savruluyor, ama saçımdan çekilişiyle geri çekiliyordum.
Sonra bir eliyle eğildi, klitorisimi ovmaya başladı.
“Şimdi boşal,” dedi kulağıma.
Ve öyle de oldum.